Genel Müzik Yönetmenliğini üstlendiğim Hünkâr Makamı: Bestekâr Padişahlar Külliyatı projesi kapsamında, eldeki mevcut tüm nota koleksiyonu ilk defa seslendirilen Sultan Vahdettin eserleri, hem benim hem de çalışma arkadaşlarım açısından büyük bir heyecana vesile olmuştur. Zira bu eserler, icra zorluklarının yanı sıra, daha evvel hiç duyumu yapılmamış eserlerdir. Dolayısıyla üslup ve tavır açısından bir örnek teşkil edecek olmaları, bir yandan üzerimizdeki sorumluluğu arttırmış, bir diğer yandansa önemli bir “ilk”e imza atıyor olmamız sebebiyle bizleri onurlandırmıştır.
Bizler, Sultan Vahdettin’in hem Türk hem de Batı musikisiyle ilgilendiğini, Necip Paşa’dan Batı musikisi, Hacı Faik Bey’den Türk musikisi dersleri aldığını ve özellikle şehzadeliği yıllarında çok geniş bir nota koleksiyonu yaptığını Murat Bardakçı’nın çalışmalarından bilmekteyiz. Eserlerinde, döneminin bir uzantısı olarak Batı müziğinin etkisi de oldukça fazla görülmektedir. Lakin aynı döneme eşlik eden Tanburi Cemil, Udi Nevres, Levon Usta, Melekset Efendi, Hacı Faik Efendi, Aleksan Efendi, Asdik Usta ve R. Şefik Fersan gibi Türk müziğimizin değerli üstatlarının bu dönemde musiki bayrağımızı taşıdığını da bilmekteyiz. Dolayısıyla Sultan Vahdettin’in eserlerini icra ederken, ilgili dönemin bu ikili yönünü ve müzik anlayışını korumaya dikkat ettik.
Bu minvalde, projemizin uygulama biçiminde öne çıkan en önemli özellik, dönemin saz takımlarını dikkate alarak oluşturduğumuz musikişinas topluluğu oldu ki, buna göre kanun, klasik kemençe, ney, ud, viyolonsel, daire ve kudümden oluşan bu icra heyeti oluşturduk. Bu heyet, sarayın ve havas musikisinin yeniliklerini barındırıyordu. Özellikle viyolonsel çalgısının bu eserlere eşlik etmesi bizim için önem arz etmiştir.
Kayıtlara başlamadan önce, ilgili solist müzikçilerle birlikte her eser için tek tek tempo ve üsluplar üzerinde çalıştık. Buradaki birinci yol göstericimiz bizzat eserlerin formu ve geleneğin kendisiydi. Özellikle besteler üzerinde herhangi bir metronom bilgisinin yazmıyor olması, bizim, form bilgisi ile bu eserlere birer tempo belirlememizi gerekli kıldı. Yine aynı şekilde güfte dizimi, anlaşılır icra, müzikçilerin icra sırasında hissettikleri anlık duyguları önemsedik. Tabii bu süreci çalışırken bazı notalardaki ressam (yazım) hatalarını tespit ederek, eserin makamsal yapısını ve seyrini göz önünde bulundurmak koşuluyla düzeltmeler yaptık. Ekibimdeki tüm sanatkârlarla –ki onlar Türk Müziğinin en yetkin icracılarıdır– birlikte karar vererek kayıtlarımızı tamamladık. Hepimiz bu eserlerin ilk defa hayata geçirilmiş olmasından ve bu imzayı taşıyor olmaktan oldukça mutluyuz.
1997 yılında Murat Bardakçı’nın Sultâni Besteler kitabında yayımlandığı üzere günümüze 41 bestesi ulaşmış, Sultan Vahdettin’in eserlerini incelediğimizde, bunların hasretle dolu, ayrılık konusunun hâkim olduğu eserler olduğunu söyleyebiliriz. 40’ı şarkı, 1’i na’t formunda bestelenmiş olan bu eserler, 15 ayrı makamda küçük usullerle yapılan bestelerden oluşmaktadır. Bu durum, Batı müziğinin etkisiyle, döneminin en belirgin özelliği olan ağır formların yerini tamamen şarkı formuna bırakmış olmasının devamında değerlendirilebilir.
Bu eserlerde kullanılan makamlar ise eser sayısına göre şu şekilde listelenebilir:
a) rast (2 eser), b) ferahnak (4 eser), c) suzinak (3 eser), d) hüzzam (3 eser), e) uşşak (5 eser), f) saba (4 eser), g) hüseyni (1 eser), h) nihavend (3 eser), ı) hicaz (8 eser), i) Mahur (1 eser), j) suzidil (2 eser), k) suzidilara (2 eser), l) sazkâr (1 eser), m) eviç (1 eser), n) gülizar (1 eser).
Kültür mirasımızın engin deryasından nasiplenmek, gelecek kuşaklara böylesi nitelikli bir yayın bırakmak maksadıyla yola çıktığımız bu süreçte katkıda bulunabildiysek ne mutlu bize...
Saygılarımla...
Selçuk Murat Kızılateş
ESER
PADİŞAH
SES SANATÇISI